27 Ağustos 2012 Pazartesi

FOTOĞRAFSIZ, HER DAİM GÜNCEL, BİLDİK ŞEYLER

Uzun zamandır tv izlemiyorum. Hatta televizyonu ben açmıyormuşum, bunu az önce fark ettim. Şöyle ki; bu gün eşim ve oğlum, eşimin bir kaç arkadaşı ve oğluyla, dışarda baba-oğul gecesi yaptıklarından geç geldiler. Akşama yemek pişirmedim (nihohohoooo), çay demleyip kahvaltı yaptım:)) Biraz nette gezindim. Mutfağı topladım, kendime koca bir dondurma tabağı hazırladım. Tekrar internet başına oturdum. Esefle kınıyorum, bu akşam hepiniz pek sessizdiniz. İnsanın canı sıkılıyor. Bari evde ses olsun diye televizyonu açmaya kalktım. Yaklaşık 10 dakikada inat ederek açmayı ancak başardım. "Zoru başarırım, imkansız sadece biraz vaktimi alır"  diye geyik yapayım mı, yapmayayım mı, yapayım mı, yapmayayım mı???? Dikkat geyik çıkabilir, yaptım gitti, yatın ve saklanın, kendinizi kollayın!

Efendim biz futbol delisi bir aile değiliz, dizisiz yapamayan bir aile de değiliz. Bir kaç haber kanalımız ve izlediğimiz bir kaç dizimiz olur o kadar. Bu yüzden de şifreli kanallarımız olmadı hiç. İhtiyaç bile duymadık. Ama yeni tv alırken Arçelik'in 6 aylık Digitürk aboneliği hediyesi vardı. Süresi dolunca eşim yeniden uzatmış. Eş, dost, birlikte, "maç bahane sohbet şahane" geceleri yapılıyor arada. Ben şimdiye kadar tek bir maçı baştan sona izlediklerini görmedim. Ama eşim, akşamın ilerleyen saatlerinden, uykusu kaçmışsa sabahın erken saatlerine kadar aslanları, kaplanları, timsahları, köpek balıklarını izliyor veya sadece kanalın sesini dinliyor.. Oğlum çılgın kamyoncularla otomobil ve motor modifikasyoncularına takılıyor. Üçümüz de başka şeylerle meşgul olsak bile tv kendi kendine çalıyor, söylüyor:)  Ben mutfakta işimi bitirip oturduğumda zaten tv açık oluyor, ben hiç açmak durumunda kalmıyorum. Bu yüzden de zaten açmakta zorlandım. 

Şimdi bu girizgahı neden yaptığımı anlatacağım. Bazı diziler can sıkıntısında bile izlenmiyor, yapımcılar kusura bakmasınlar. Mesela bu akşamki deneyimim:

İnsanların şiveli konuşmalarına diyeceğim yok. Konuşma dilimizi ailemizden alıyor, yöre insanımız gibi konuşuyoruz. Ama yöresel ağızların zaman içinde törpülenip İstanbul Türkçesine dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Oysa bazı diziler insanları doğduğu topraklara gömmeye pek meraklılar. Kanal D'de Sultan diye bir dizi var. İnsanların kılıkları, kıyafetleri, evleri, barkları, iş yerleri, mobilyaları, makyajları modern, konuşmaları otantik. 

  • O yaşlı kadın taralı şaçlarının üstüne, kahkülleri çıkacak, kulağında küpeleri görünecek şekilde, ağır iğne oyalı tril yaşmağı örtüyor, evde rugan terlikler giyiyorsa, o evde ağdalı ağdalı şive konuşulmaz.
  • O sonradan metroseksüel adam kaşlarının arasını almışsa, o evde ağdalı şive konuşulmaz.
  • O anne, her türden yeniliğe açıksa, kıyafetinden yürüyüşüne, oturuşundan kalkışına otantik hiç bir altyazı yoksa, o evde ağdalı şive konuşulmaz.
  • O kız her türden baskıya göğüs gerebiliyor, düzene itiraz edebiliyorsa, o evde ağdalı şive konuşulmaz.
  • Şive konuşulacaksa da dizi oyuncularının yetenekten ve samimiyetten uzak, sonradan edinilmiş, izleyici yutuyor zannettikleri gibi konuşulmaz. Eski Türk filmlerinde özellikle Ayşecik serilerinde, cırtlak renkli saten kıyafetler giydirilmiş Zeynep Değirmencioğlu, nasıl köylü kızı olarak vatandaşa pompalanmaya çalışılmışsa, şimdi yapılan da aynen budur. Seyirci bu samimiyetsizliğin farkında, diziyi yapanlar kendi samimiyetsizliklerinin farkında değiller.     
Seneler önce de sanırım Gümüş diye bir dizinin bazı bölümleri Afyon'da çevrilmişti. Ben bir kaç bölümünün bir kaç sahnesini izlemiştim. Eski Afyon evlerinden biri babaannenin eviymiş, hesapta. Kızın ailesi yazık denilecek kadar fakirmiş. Bu yüzden o eski evde oturuyorlarmış, senaryo böyle. Oysa Afyon'da böyle evler, insanların maddi gücü olmadığı için harap vaziyettedir. Restore edilmiş olanlarsa işletmeye açılmıştır ve aileler oturmazlar. Zaten bu türden bir restorasyon o kadar pahalıdır ki, yerine size 30 yıl sıkıntı yaşatmayacak yeni bir daire alabilirsiniz demektir. Bir sahnede de kız, başka bir kız arkadaşıyla Afyon'un Hıdırlık denilen tepesinde buluşup, incir çekirdeğinden mevzular konuşmuştu. Bu tepeye öyle yürüyerek çıkılmaz. Kız kıza iki başına hülyalı hülyalı aşağılara bakılmaz. Her an sarhoş çıkabilir, sapık gelebilir. Haydi çıkıldı diyelim, mangallı piknik yapılmadan inilmez:)) 

Dizi yapımcılarını daha hassas olmaya davet ediyorum:))) Hepsi birden davete icabet eder de gelirlerse, ikramlar konusunda yardımlarınızı bekliyorum:) 

7 yorum:

  1. seyredecek doğru dürüst bir şey kalmadı en kötüsü 20 yıllık türk filmlerinin hala üst üstte yayınlanması

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa, ben evde olduğumda, işim gücüm de yoksa (bu çoook nadir bir durumdur) denk geldiğinde eski Türk filmlerini izliyorum. Ama hepsini değil, salon filmlerini. Başını sonunu bile bile izliyorum. Eski İstanbul'u İzmir Fuarını, bozulmamış, bakir doğayı, eski evleri, kıyafetleri, eski şarkıları yeniden izlemek, duymak hoşuma gidiyor:))

      Sil
  2. renk seçimi için bloguma bekliyorum etkinlik için:))ilk ay size yollayacağız da

    YanıtlaSil
  3. çok şanslısın nurten'im :) benim sayfada da sana ait birşey var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))))))))))))))))))))))) Teşekkürler, teşekkürler:)

      Sil
  4. okadar cok dizi varki çoğuda saçma sapan zaten :)

    YanıtlaSil