28 Kasım 2011 Pazartesi

KAHVE-ÇİKOLATA-ÜZÜM VE HATIRALAR

Bazı tadlar beni çocukluğuma götürür. Mesela her kuru üzüm yediğimde, rahmetli amcamı hatırlarım. Çocukluğumuzda şimdiki gibi cipsler, değişik abur-cuburlar yoktu. Amcam bize gelirken kardeşimle bana üzüm getirirdi. Üzüm paketinin üzerinde elinde sepet taşıyan bir kadın resmi bulunurdu. Kadının elindeki sepet şeffaftı ve paketin içindeki üzümler görünürdü.

Ya paketin üzerinde "Ezogelin" yazıyordu, ya da birisi bana onun adının Ezogelin olduğunu söyledi. Çünkü her zaman aklımda bir "Ezogelin üzümleri" sloganı vardır.


Amcamla üzüm, üzümle amcam aklıma geldiği gibi, Çokomel denilince de rahmetli dedemi hatırlarım. Bir de Nestle'nin çekmeceli çikolatasını görünce dedemi anıyorum. Çünkü rahmetli dedem de bize ya Çokomel, ya da Nestle çikolata getirirdi. Geçen markette gördüm ve oğlumla kendime birer tane çekmeceli çikolata aldım. Düşündüm de, ben kendime daha öne hiç çekmeceli çikolata almamışım. Sanki onu hep dedem getirmek zorundaymış gibi...




Bu arada, Nestlenin bu mini sütlü çikolatasının adı bizde çekmeceli çikolata idi. Hani ambalajı çekmece gözü gibi açılıyor ve içinden tek tek çikolatalar çıkıyor ya, çocuk aklımızla benzetmişiz işte:))




Bir fincan nescafe eşliğinde iyi gitti. Gitmez mi? Allah, kendilerini hayırla ve iyi duygularla andığımız sevgili büyüklerimize rahmet eylesin.


23 Kasım 2011 Çarşamba

1 PAKET LAVAŞ, 2 FARKLI AŞ

Soğan, sarımsak, yeşil biber ve varsa kırmızı biber küçük doğranır, az yağda sote edilir. Tuzu ayarlanır. Kuşbaşı etler daha önceden yumuşatılmış olmalıdır. Ben diri diri durmasın diye kuşbaşıları hafifçe ezdirdim. Sebze çeşitliliğini buzdolabınızda bulduklarınıza göre artırabilirsiniz. Et ve sebze karıştırılıp lavaşlara dağıtılır.
Lavaşlar kocaman olmasın diye ben ortalarından verev olarak kestim. Üzerlerine beşamel sos döküp kızgın fırına verdim.

Fırından çıkacağı sıra üzerine rende kaşar serperseniz tadını garantilemiş olursunuz.

Kolay tepsi böreği gibi görünüyor değil mi?

Hem kolay bir tarif hem de çocuklarınızın mızmızlanmadan yemek isteyecekleri bir tad. Afiyet olsun.

Bu arada 1 paket lavaş ekmeğinden bize 3 öğün çıktı. Bu dürümü ilk yaptığımda beşamel sos kullanmamıştım. Daha kuru olmuştu ama yine severek yenildi. Oğlum bir kaç gün sonra yeniden isteyince, bu sefer beşamelli pişirdim. Onu da sevdiler baba-oğul.


İki sefer dürüm yapmama rağmen yine de paketi bitiremedik, 2 lavaş arttı. Dolaba kaldırsam olmayacak, atsam atamadım, günah:) Birden aklıma "lavaş böreği olur mu acaba" diye bir fikir geldi. Borcamı margarinle yağladım. Lavaşın birini borcama yerleştirdim. Dürümlerden artan beşamel sostan (aslında artmadı, lavaşın dürüm yaparak bir öğünde bitmeyeceğini anlayınca biraz fazla tutturmuştum.) üzerine gezdirdim. Biraz peynir ufaladım. İkinci lavaşı üstüne koyup beşamel sosu üzerine boca ettim. Sıcak fırında pişirdim. Üzeri nar gibi kızardı.
Beğenilirlik katsayısını, yani "albenisini" artırmak için yine rende kaşar kullandım. Bu tarz küçük hileler mutfakta can simididir, öyle değil mi?

Su böreği gibi bir şey oldu. Aslında daha küçük borcamda veya daha büyük lavaşla, tepsiyi kaplayacak kadar börek de yapılabilir. Yine de en fazla 4 kat falan kullanılabilir bence. Yoksa hamur olabilir. Oğlum bile beğendi ki, kendisinin damak tadı iyidir; okuldan gelince indirdi gövdeye afiyetle.

20 Kasım 2011 Pazar

PERDE AKSESUARLARININ HİKAYESİ

Bu hafta kuzenimin düğünü vardı. Çok güzel bir gelin oldu kızımız. Allah ömür boyu mutluluk versin genç çifte.

Düğünde ve düğünün ertesindeki arkadaş günümüzde, herkes bana bu topları sordu. Geldiğim son durum aslında "deneye deneye (inşaallah) yanılmama aşaması " diyebiliriz. Şimdilik bazı eksik malzemelerim var, sipariş ettim, gelmesini bekliyorum. Bu arada topları tamamlamaya ve mumlu ipe değişik şekillerde dizerek en yakışan dizaynı bulmaya çalışıyorum.
Yeni evimin perdeleri takıldı. Perdeci bu tür perde aksesuarlarını doldurmuş getirmiş. Hakikaten çok şıktı bazıları. Ama salonun kahve-turkuaz yanar döner fonuna uygun bir sarkıt da yoktu. Dediğine göre, salon ve yemek odasına 7, yatak odasına 7 tane bu toplardan takmalıymışız. Perdenin hakkıymış. "Tamam da" dedim, "bu aksesuarlar fiyata dahil mi?" Değilmiş elbette. Tanesi 50 TLcik imiş. Hesabım kuvvetli değildir, lakin oracıkta şu işlemi yapıverdim: 14X50=700 TL. Diğer odalar hesapta yok bile. Gözümde Dolar işaretleri yanıp sönmeye başladı, aynı çizgifilm kahramanlarınınki gibi. Gerçi fonları duvara tutturmak için ransor mudur nedir, işte o aksesuarlardan ve yatak odasında da fonu bağlamak için klipsli bir materyalden gerektiği miktarlarda aldım. Ama bakın gerekliydi... Ama çok beğendim napayım? Ama benim de bir tahammül gücüm var değil mi? :)

Sonuç olarak sarkıtları almadım. "Eşim bu parayı hayatta vermez, sen aksesuarlarını topla götür" dedim. İhaleyi eşime bağladım ama aslına bakarsanız ben de vermem bu parayı. "Ayol ben kaç gün çalışıyorum o paraya senin haberin var mı perdeciii" Beni bırak Türkiyede insanlar bu paraya 1 ay aile geçindiriyorlar. Baştan itibaren 3 resim, yatak odasının fonu olan kahverengi sakallı tülle kaplandı. Tüller, perdecinin duvara tutturmak veya kendi üstüne toplamak için kullanılan aparatları almazsam diye getirdiği, fon kumaşından yapılmış tutturma kurdelalarıydı. Onları kesip katlayarak ve elde dikerek topu kapladım, etrafına da fırdolayı taşlı şerit diktim. Küçük, kahverengi, pırıltılı toplar bildiğiniz pinpon topu. Kahverengi oje ile bir kaç boyayarak rengini değiştirdim. Kuruyunca sarı yaldızlı oje sürdüm. Bu arada önceden pinpon toplarını delip, bildiğimiz çöp-şişlere takarak hem boncuk deliği oluşturdum, hem de elimi fazla kirletmeden boyamayı bitirebildim.


Alttaki 4 resimde gördükleriniz, salon fon kumaşlarıyla kaplanan topların geçirdiği evrimin sonucudur. Aralarına boncukçularda bulabildiğim en büyük boy cam boncuklardan, yanar döner boncuklardan, kahverengi, kadifemsi, eliptik boncuklardan ve yine sedefli oje ile bazı oluşturulmuş, üstüne simli oje sürülerek tamamlanmış pinpon toplarından serpiştirdim. Dizme işleminde mumlu ip kullandım.


Bu gördükleriniz bitmiş halleri değil. Bir hevesle yapılmış denemelerdir. Son olarak büyük boy zincire bağlamayı ve perde tokasıyla kornişe takmayı düşünüyorum. Tabi bir de en alta püskül ilave olacak.


Sizler için eski perdelerime çengelli iğne ile tutturdum. Evin ısınma sorunu hallolduğunda, temizlik için falan nasıl olsa gider, sizler için yerinde ve son hallerini görüntülerim diye düşünüyorum.





Son söz 1: Aslında perdecinin dediği kadar çok sarkıt yapmayabilirim. Bakalım... Duruma göre önce bir miktar üretip perdelere takayım, gerekirse 14 değil 24 tane bile yaparım.




Son söz 2: Şimdilik 100 TL kadar harcadım. Afyonkarahisar'da icnik boncuk pahalı. Hele taşlı ip çok pahalıydı. İstanbul'da Ankara veya İzmir'de bu fiyata bile ulaşmayacağını tahmin ediyorum.




Son söz 3: İş bittiğinde 150 TL'lik bir maliyetim olacağını düşünüyorum, güzel olmazsa da 700+150=850 TL'lik bir masrafım:)))

15 Kasım 2011 Salı

PERDE AKSESUARLARIM

Küçük ve yumuşak futbol toplarının etrafını fon perdelerimin kumaşı ile kapladım, etraflarına taşlı şerit dikmeye başladım. Taşlı şeritleri yapıştırmayı da düşündüm ama böylesi daha temiz bir çalışma oldu bence. Geç oluyor ama temiz oluyor galiba.



















Bir sürü de fotoğraf çektim. Sonra da fotoğraflarıma, -sanki sanat eseriymişler gibi- kıyamadım, hepsini sizler de görün istedim.

8 Kasım 2011 Salı

MUAMMALI, ÇOK HUMMALI BİR İŞ...

Bu bir "bakın yeni ojelerime" yazısı değildir. Zaten ömrüm boyu edindiğim ojeleri toplasanız sayısı bu kadar etmez.



Bu bir "toplara bakın, spora başladım" yazısı maalesef değildir. Zaten spora bir başlasam, bir incelsem tığ gibi, bir hafiflesem, ilk size muştularım...


Bu bir "yeni kumaşlar aldım" yazısı da değildir. Zaten böyle simli, sakallı, yanar dönerli kumaşlarla çizgisi sade bir insan kendisine ne diker ki?


Bu bir "takı yapıyorum" yazısı hiç değildir. Zaten bu kadar kocaman boncuk, bu kadar kalın zincirden oluşan takıyı üstümde hayal bile edemem...


Bu bir "fırında şiş bilmem ne pişirdim" yazısı hiç mi hiç değildir. Zaten son zamanlarda boğazıma düşmüşüm gibi, ha bire tarif vermişim. Yeni bir tarif daha verirsem bloğumu "nurtenyedi" diye değiştirmem gerekecek.


Pekiii, bu kargaşanın, bu birbiriyle alakasız bir sürü şeyin bir araya gelmesinin sebebi ne ola ki? Az sonra....


7 Kasım 2011 Pazartesi

KENAR DANTELİ

İp bitince yarım kalan bir kenar danteli. Geçen sene yaptığım örgü bahtaniyenin kenarına geçecekti. İpini aldım. Nasip olursa bir ara da örer kenarına geçiririm. Bu arada siz bir görün istedim.






5 Kasım 2011 Cumartesi

BAYRAM KUTLAMASI VE AFYON'UN MEŞHUR HURMA BAKLAVASI

Öncelikle tüm vatandaşlarımızın ve Müslüman aleminin Kurban Bayramını kutluyorum. Bayrama uygun olarak da bir tatlı tarifi vermek istiyorum.

Bu tatlı Afyon'un en meşhur ve eski tatlı tariflerindendir. Çocukluğumda anneannem ve babaannem yaparlardı, nur içinde yatsınlar. Şimdi de annem, kardeşime ve bana seviyoruz diye özel olarak pişirir sağ olsun.


Damak alışık olunca istiyor bu tadı. Ancak her dakika annemi nereden bulup yaptıracağım? Annemden tarifi aldım. Hem de onlarca kere. Ama tarifler çok basit bile olsa aklımda kalmıyor. Bir de yazma özürlüyüm ki sormayın. Anneme tarifi o kadar çok sordum ki, şimdi telefon açıp "anneee, bil bakalım sana ne soracağım" desem, "hurma baklavası mı yapacaksın" diye sorar.


MALZEMELER:


  • 1 paket erimiş margarin

  • 1/2 çay bardağı sıvı yağ

  • 1/2 çay bardağı suda eritilmiş 1 tatlı kaşığı karbonat

  • isteğe göre fındık, fıstık, ceviz

  • aldığı kadar un (ben 5 su bardağı kadar koyduğumu düşünüyorum)

Tüm malzemelerden yumuşak bir hamur tutun. Fındıktan büyük cevizden küçük parçalar koparın. Avuç içinde yuvarlayın, mekik şekline getirin. Ortasına baş parmağınızın yan tarafıyla küçük dokunuşlar kondurarak yassıltın. Ama yamyassı olmayacak. Tepsiye dizin. Tepsiyi yağlamaya gerek yok. Önceden ısıtılmış fırında rengi değişene kadar pişirin. Çıkınca şerbetini dökün.



ŞERBETİ:


  • 3 su bardağı şeker

  • 2,5 su bardağı su

Gördüğünüz gibi, son derece kolay bir tatlı. Malzemeyi aklımda tutamamam tamamen benim bu konudaki yeteneksizliğim.




DİPNOT:
Anneannem ve babaannem bu tatlıda sadece fıstık kullanırlardı. Fıstığı hamurun içine koymazlardı. Elde yuvarlayıp mekik haline getirdikten sonra üstüne bastırdıkları yere yarım fıstık yerleştirirlerdi. Öylesi de çok hoştur. Her iki şeklini de deneyin derim. Mutlaka beğeneceksiniz.