20 Mayıs 2016 Cuma

FİSTO BLUZLAR

Fisto kumaşları geçtiğimiz sene bir Ankara ziyaretimde Bursa Kumaş Pazarı'ndan almıştım. Kızılay'da muazzam bir satış yeri var, bilenler biliyor. Dikiş virüsü bir şekilde size bulaşmışsa ve yolunuz bu kumaş mağazasına düşmüşse saatlerinizi orada hunharca harcayabilirsiniz. Bunu da bilenler biliyor :)
Önce siyah fistoyu kestim. Kesmemle dikmem bir oldu. Kalıp hazır ve kolay bir model olunca zevki daha da artıyor. Tabi dikişin kalan kısmında fotoğraf çekmeyi unutmuşum.
İkinciyi dikerken aşamaları size göstermeyi nihayet akıl ettim. Fisto iç gösteren bir kumaş olduğu için duble çalıştım. Yani aynı kalıptan bir fisto, bir de düz kumaş kestim, ikisini ayrı ayrı diktim, omuz ve yan dikişlerin sürfilelerini tamamladım, kolları ve etek uçlarını bastırdım, ütülerini bitirdim. 
İki kumaşın iyi yüzlerini birbirleri üzerine kapatıp iğneledim, çepeçevre dikip kolay dönmesi için bütün yaka dikiş paylarını makasla minik minik çıtlattım. 
Böylece aşağıda gördüğünüz iki bluz boyunlarından birbirine siyam ikizi gibi dikilmiş oldu. Düz kumaşı fistonun içine çevirip yaka yuvarlağını incecik diktim.  
İç bluzların kollarını daha dar biçtim. Atlet gibi ince de olabilirdi ama o zaman kalıpta biraz oynamak gerekirdi ve benim buna hiiiç niyetim yoktu. 
Aşağıya bluzların iç kısımlarındaki görüntüsünü de koyuyorum ki daha anlaşılır olsun dikişe yeni başlayanlar için.
Siyahın yakası kayık gibi, geniş oldu. Bir ara ön tarafa iki pens atıp yakayı boyna daha iyi oturtmaya çalışacağım. İş yerine de giyeceğim için derli toplu bir yakayla daha rahat edeceğimi düşünüyorum. Pudra bluzu dikerken yakayı biraz dar kestim. 





Bu günlerde dikişle aramıza kara kedi girdi galiba. Bazan içime pat diye bir heves geliyor, hele ki instagramda veya bloglarda dikiş diken hanımların ürettiği şeyleri görünce; hadi dikeyim diye ayağa kalkınca da aynı hızla geri kaçıyor. Ucundan yakaladığım an karşınızdayım yine. 
Sevgilerimle, en kısa sürede görüşmek üzere.

6 Mayıs 2016 Cuma

AYNEN, YANİ, KESİNLİKLE, NOKTASINDA, ANLADIN MIIII

Bu yazımda resim yok. Sıkılanlar okumadan geçebilirler. Ama okunursa kelebek etkisi yaratabilir miyim diye ümitlerim var. İlerde güzel bir çorbamız olursa, benim de tuzum vardı diyebilirim, kim bilir? 
NOT: kendi alanım dışında bir konuda, adeta ahkam keserken, inşallah hata yapmam diye dua ediyorum. 
  • Az kitap okuyan, hatta geneli okumayan bir millet olduğumuz için, eskiden beri sınırlı sayıda kelimeyle konuşup yazıştığımız söylenir durur. En evvelinde çok utanılacak, gelecek içinse çok endişelenilecek bir durum elbette. Bu zayıf alt yapıyla teknolojinin en üstünlerine erişmek ise bizi muasır medeniyet seviyesine taşımaktan ziyade; üzerinde yaşadığımız belalı coğrafyaya komşu zengin ama görgüsüz milletlere yaklaştırıyor. 
  • Okumayan nesil derdini ve kendini ifade etmek için kelime bulmakta zorlanıyor. Özellikle kızlarımız Türkçe'nin vurgularını bozarak, diksiyonu yok sayarak, prozodiyi önemsemeyerek ve yaya yaya konuşuyorlar.
  • Yine aynı açmazdaki evlatlarımız, onaylamaya ihtiyaç duyduklarında "aaaayneeen", hafif bir itiraz ama mecburi bir kabulleniş varsa "yaaaani" diyerek ve hayatın bütün anlamını bu iki kifayetsiz kelimenin ardına saklayarak yaşıyorlar. 
  • Lanetli bir başka kelime de "kesinlikle". Tvde yemek yapan bir şef neden şöyle bir cümle kurar ki: " Marullarımızı doğrayıp kesinlikle salata tabağına alıyoruz" Tabağa almayıp ne yapacağız o marulları şefim, kesme tahtasından mı yiyeceğiz?
  • Son bir kaç yıldır ise gündemde, hitabet sanatında hakikaten bir usta olan sayın Cumhurbaşkanımızın, bence zaten bildiği gücünün sınırlarını bir daha görmek için bilinçli bir şekilde icat ettiği "nokta, noktada, noktasında" kelimeleri var. Memurundan amirine, işçisinden tv spikerine, bakanından bakkalına herkes, sanki kelime kıtlığı varmış gibi, sanki düne kadar bu kelimeleri kullanırlarmış gibi, sanki her şeyi tam ve düzgün de bir de bahsettiği bu eften püften konuya koordinat verir gibi "noktasında" diyorlar. Kelimeyi sarf ederken yüzlerindeki ifade "bakın ben de cümle içinde kullanabiliyorum, maddi çıtalarımız farklı olabilir ve hatta aramızda uçurumlar bulunabilir ama terminolojide buluştuk, halkaya dahil oldum, biz olduk" diyor. Üstelik fazla kullanılmaktan cılkı çıkmış bu kelimeyi "aynı cümle içinde ne kadar çok kullanırsam o kadar çok taraf olurum" algısı hakim ki bir dur demek gerekiyor. Arkadaş koca bakan olmuşsun artık daha ne olacaksın? Orjinal olamıyorsan bile yaranmak için taklitçilik yapmanın, yağcılığın da bir sınırı olmalı, insan aynada kendi yüzünden utanabilmeli. 
  • En takıntılı olduğum konulardan biridir "anladın mı" sorusu. Karşımızdaki kim olursa olsun, "anladın mı" denilmemeli. Onun anlayıp anlamadığı konusunda hakikaten şüphemiz varsa "anlatabildim mi" diyebiliriz. Hele kendi anlatımımızla alakalı şüphemiz varsa "anladın mı" demek biraz ayıp olmaz mı? İşin garip tarafı, bu soruya muhatap olduğumda konuşulan konu genellikle osuruktan tayyare sınıfından bir şey oluyor ve beni deli ediyor. 
  • Kitap okumayan bütün insanlarımızın sosyal medyada birer şair, edip, filazof olduğunu fark etmişsinizdir her halde. Olsun, bazı şeyler özenerek de başlar, siz okumayıverirsiniz, o bir sözüyle dünyaları değiştireceğini zannediverir, geçinilir gidilir. Ama bu dostlara bir tavsiyem olacak. Hani bazı kelimeleri ayrı yazılmış görüyorsunuz ya, biz onları canımızın istediği yerden koparmıyoruz, bunun bir takım kuralları var. Hani "Çok güzel bir dantel ellerine sağlık Can'ım" yazıyorsunuz ya, dantel ören hanımın adı Can değilse baş harfini büyük yazıp bir de 'ım diye ayırmayın. "Okul dan eve gelmeden markete uğra dım" yazıyorsunuz ya, ayırmayın onları yazık, özlerler. En iyisi çocuğunuzun dilbilgisi kitaplarını karıştırabilirsiniz, ben oğlumla beraber bütün sözel dersleri yeniden çalıştım. O fıldır fıldır dolaştığınız internette bu konuları araştırabilirsiniz, biz her daim yapıyoruz bunu.
Ders verir gibi yazmak istemedim, sonuçta konunun uzmanı da değilim öğretmen de. Sadece kendi hassas olduğum konuları paylaşayım istedim. Umarım can sıkmamışımdır. Sevgilerimle.

4 Mayıs 2016 Çarşamba

GÖMLEKLERDEN SIKILDINIZ MI?

Kalıbı beğenmişken ve elimde her birini tek tek beğenerek de alsam bitirip ortadan kaldırmak istediğim bir sürü kumaşım varken, seri üretime geçmekte sakınca görmedim. Aynı kalıptan bir gömlek daha diktim. Gerçi dikeli çok oldu ama yayınlamak bu zamana kaldı. Hazır havalar serin, elimdekilerle gömlek dosyasını doldurmaya devam edeyim bari...