29 Ağustos 2010 Pazar

GÜNLÜK..

3 Aydır -bir grup meslektaşımla- geçici görevli olarak başka bir kurumda çalışıyorum. Mesaisi 1 saat daha uzun. Bu 1 saatin aslında ne kadar değerli olduğunu bu şekilde öğrenmiş oldum. Hastanede öğle arası yoktur, burada 1 saat öğle tatili vardı. Ah havalar bu kadar sıcak olmasa o arada ben ne vitrinler dolaşır, ne ciciler alırdım ya, neyse..
İlk defa birinci dereceden sorumlu olmadığım, işimin sınırlarının belirlendiği, çay, kahve içmeye, iki satır konuşmaya vakit bulduğum bir 3 ay geçirdim. Düşünün, telefon bile günde sayıyla 8-10 defa çalıyor:))) Meslek hayatımın en rahat 3 ayıydı. Sorumsuzluk ne güzel şeymiş.
Tabi sayılı günler çabuk bitiyor. Sanırım önümüzdeki hafta ya da ondan sonra eski görev yerlerimize -bizim deyimimizle kendi çöplüğümüze- geri döneceğiz. Eve daha erken geleceğim için, elişlerime ve ev işlerime daha uzun zaman ayırabileceğim.
Bu cumartesiyi tamamen kendime ayırdım. Epeydir tasnif etmeyi istediğim burda dergilerim ortalıklarda duruyordu, onları toparlamaya çalıştım. Kiminde bir etek beğenmişim, kiminde bir ceket. Sonra hangi burdayı, hangi model için ayırdığımı unutmuşum. Tek tek bakıp kumaşlarımla beraber değerlendirmek istedim. Ancak henüz kumaş aşamasına geçemedim:)
Bu sırada, dağlar gibi birikmiş olan ütülerimden bir kısmını halletmeye çalıştım. Bizim evde ütülenecek çamaşırlar mayoz mu bölünüyor, mitoz mu çoğalıyor bilemiyorum. Yine de her halikarda, ütüsüz/ütülü oranı aritmetik olarak büyüyormuş hissine kapılıyorum.
Dolapta fermuarı bozulduğu için giyemediğim bir pantolon eteğim vardı. Bozuk birşeyi tamir etmekten nefret ederim. Uzuuun uğraşlardan sonra tamirat başarıyla sona erdi. Kendimi hararetle kutladım.
Geçen sene aldığım Koton marka iki gömlekten siyah olanını hiç giymediğimi fark ettim. Meğer biraz dar geliyormuş. Hemen ön ve arkadaki pensleri söktüm. Baktım fazla salaş duruyor,arkaya daha küçük iki pens diktim. Bazan modeli beğenmişsem ve onun farklı renkleri de varsa tutup aynı bedende bir sürü rengini alıveriyorum. Demek ki üşenmemek ve her seferinde denemek lazımmış. Çünkü aynı gömleğin bir de beyazı var bende, aynı beden, hiç sorun yok.
Son olarak, kim bilir ne zaman diktiğim ama paçalarını bastırmadığım ve hiç giymediğim bir panolon elime geçti. Geçen süre zarfında biraz kilo almışım üstünüze afiyet. "Bari bu atıl pantolondan, giyilebilecek bir etek dikeyim" dedim. Tüm dikişleri söktüm, ütüledim. Parça kumaş poşetimde 30 cm kadar da aynı kumaştan buldum. Düz dar etek kalıbıyla kalça robası kestim. Paçaları zaten kendinden çizgili olan kumaşı iplik yoluna göre keserek düzelttim. Ağdan alt kısmı ancak kullanılabilecek şekildeydi. Ortadan ikiye keserek kalça robasının altına plikaşeler ayarlayarak bir form vermeye çalıştım, olmadı. Neredeyse olacaktı ama kumaş kenarları o kadar çok atıyor ki anlatamam. Oruç ağıza, aç karna, boş beyne, çekemedim:) Ben de tuttum hepsini çöp poşetine attım. İçim rahatladı. Keşke kumaşın atma hevesini peşin peşin bilip hiç bu işlere kalkışmasaydım. Birinin işine yarar, benden zayıf birine yar olurdu...
Bugün sahura kadar hiç uyumadım. Şu an gözlerim gidiyor. Hatta iki cümle arasında uyuklayıp başımın düşmesiyle uyandığım oluyor. Yazımda imla hatalarım mutlaka olacaktır. Aldırmayın, bir ara düzeltirim.Şimdi uyku zamanı, hoşçakalın dostlar...

2 yorum:

  1. tamirat işlerini süper yaparım ama elektrik kontağı ,bozuk fırın falan:)hayatta kıyafet tamir edemem aynen çöpe:)
    bloğuma bıraktığın uzuuuun uzunn yorumlar nasıl iyi geldi bi bilsen

    YanıtlaSil
  2. Bilirim tamirat zordur. Bozulan pantolon fermuarlarını paça bastırma işlerini artık terziye veriyorum:( Terzi söküğünü dikemezmiş ya!
    Hafta sonunu ailece yazlık evde geçirdik.Pazartesi tatil oluncada üç günlük bir kaçamak yapmış olduk.Bir akşam bağ evinin bahçesinde iftar ettik. Ani bir kararla gidince siteye yazı hazırlayamadım.
    Ziyaret ve yorum için teşekkür ederim.
    Sevgiler ...

    YanıtlaSil