8 Kasım 2015 Pazar

BİRAZ KARIŞIK, ÇOKÇA DA FOTOĞRAFLI BİR PAYLAŞIM

Keçe kursuna gittiğimi bilmeyen, duymayan kalmadı. Kurs Afyonkarahisar'ın en eski yerleşim bölgelerinden birinde. Yukarı Pazar diye bilinen semtte. Kuyulu Camii, güzel bir bahçesi olan, küçücük bir taş bina. Bizim çocukluğumuzda bu bahçe bakımsız bir yerdi. Şimdi girişi pek bir güzelleştirmişler. Cami girişiyle bahçe kapısı arasına sarmaşıkların asıldığı bir çardak yapmışlar. Bir gün de içini fotoğraflamak lazım.


Bu semtte bütün evler eski. Çoğu bakımsız. Bir kaç büyükçe ev konak işletmesi olarak açılmış. Mesela köşedeki sarı konakla yanında ortada bulunan beyaz konak bu şekilde değerlendirilmiş. Beyaz olarak gördüğünüz Konak'ta kayınvalidemin de çocukluğunun bir kısmı geçmiş. Şimdi bu iki konak birleştirilmiş, içerden birbirlerine geçiş sağlanmış; köşedeki restoran, ortadaki bina da otel olarak kullanılmaktadır. Afyonkarahisar'a gelirseniz ve özellikle hafta sonuna denk gelmişseniz, Şehitoğlu Konağı'nda muhakkak Keşkek yemelisiniz. Keşkek, kış aylarında sabah kahvaltısı olarak yenir bizde. Akşama kadar da ancak eritilir zaten :)


Burayı tıklayarak öncelikle sokakta Kuyulu Camiini, Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nu, civardaki evleri, kapıdan oku tıklayıp içeri girerek restoran kısmını ve en üst kata çıktığınızda da Afyonkarahisar Kalesini, Hıdırlık dediğimiz küçük dağı görebilirsiniz. Burayı tıklayıp ortadaki beyaz Konağa girdiğinizde ise otel kısmını, odaları görebilirsiniz. 
Gelelim keçe çalışmalarına. Ben geçen hafta seçimler dolayısıyla kurs iptal olunca bir gevşediiim, bir rölantiye girdiiim, amaaan, çalsın sazlar, oynasın kızlar; keçeleri tıkıştırdığım poşet torbayı bile koyduğum yerden kıprırdatmadım desem yeridir. Ama Birsel'ciğim çalışmış. Çanta kenarlarından çıkan parçalardan kitap ayraçları yapmış. Bu fotoğraflarda renkli süsler emanet duruyordu, akşam düzenleyerek güzelce yapıştırmış, sabaha çok şirin karşımıza çıktılar. 
Aşağıda eski bir kesme tahtası var. Birsel bunu da atmamış. Valla Derya Baykal görse alnından öperdi. İşte bu tahta şimdi bir pano oldu.
Önce hakiki keçeye kesme tahtası boyutlarında farklı iple teğel aldı ki işlerken ve yapıştırırken kumaş kaymasın. Sonra keçe iğnesiyle pıt pıt pıt, keçe iplerini keçeye resmen yedirdi. Dün de silikon tabancasıyla yapıştırdık. Çok şık oldu. 
Bir zamanlar eskimiş ama gururlu bir kesme tahtası vardı, şimdi şık evlerin duvarlarını süsleyen bir salon aksesuarı oldu kendileri :) 
"O köprünün altından çoook sular geçti Mualla! Ben o eski zavallı değilim artık. Nayır, ndeğilim, ndeğilim, ndeğilim!" diye haykırmıyor mu sizce de?
Detay sever benim blogerlarım. Ayol sizden detay mı esirgedim ben hiç? Alın gözler seyreyleyin o zaman! Temaşa sizi bekler:
Bu arada çiçeklerin ortalarına bizden önce aynı salonu kullanan iğne oyası kursiyerlerinden birinin verdiği savarovski taşlar dizdik haaa, hem emekli, hem maliyetli oldu. Keçe dediysek, rica ederiz yani, hiç bir masraftan da kısmadık icabında :) 
Aşağıda kursa giden merdivenleri görüyorsunuz. Şu güzelim yapraklar sararaydı ve kızaraydı da, ben de size :
"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak"
diye romantik yapaydım iyiydi ama haftaya galiba yağış varmış. Bence çamura bulanmış merdivenler yerine dökülmüş yarı yeşil yapraklar daha romantiktir. Aklıma gelmişken; şu sıralar yeni evlenecek çiftler konsept çekimlerinde mekan olarak buraları kullanıyorlar. Giriş çıkışlarda çocukların düğün fotoğraflarında HATIRA kalmayalım diye azami özen gösteriyoruz :) Düşünsenize seneler sonra fotoğraflarda beni gören çocukları soruyor: "Anneee, bu teyze kim?" "Tanımıyoruz evladım, her fotoğrafımıza bir yerden kafasını soktuğundan "kafa hatun" diyoruz biz ona" :) 
Bu da bizim bahçenin sanırım son gülü falan. Arka taraftakilere uzun zamandır bakamadım bile. Ama bu her gün işe giderken beni uğurlayan, akşam dönüşte karşılayan güllerden biri. Alttaki goncası bakalım açabilecek mi, yoksa soğuğa teslim mi olacak? Vay, vay, vaaayyy! Bu durumdan edebiyatçılar ne şiirler çıkarırlar ama benden bu kadar. Herkese kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. 

13 yorum:

  1. Güz gülleri şarksını bilirsin,bestesi pek güzeldir,güz gülleri baharı yaşamasalar da muhteşemler,coştular adeta...İşlemeler çok güzel görünüyor,tahta fikri de pek güzel olmuş,demek ki eskiyen kesme tahtalarımızı da atmayacağız...Peki Nurten hanım sen arkadaşının çalışmalarını öv,kendin yapma olacak iş mi bu :)) Kafa Hatunun burda hiç kafasını değil parmağının ucunu bile göremedik,bi tebessümünüzü görsek iyiydi :)) Afyondan çok geçiyoruz ama en çok afium,sonra Özdilek oralarda geziyoruz çokça,içlere daha hiç girmedim,iyigecelerrr

    YanıtlaSil
  2. Aaa Nuraycım bazı paylaşımlarda yüzüm de var. Özellikle dikişlerimi paylaştığımda ama yüz eskimesi olmasın diye hepsine koymuyorum. Neme lazım, benim de kendime göre bir hayran kitlem falan vardır :) Afyon'dan çok geçmenize sevindim. Afium Özdilek falan boşverin, çayları bizde içelim inşalah artık. Sonra yine gidersiniz gideceğiniz yere. Hem evim bahsettiğiniz yerlere de yakın sayılır. Bu arada ben de çevre yolundan geçip içine girmediğimiz illerimiz için hep üzülmüşümdür. Ama bizim tatiller hep kısa oluyor (o da gidebilirsek), 3 gün, 5 gün gibi. Onun da 3-5 saatini "dur bakayım (atıyorum) Burdur nasıl bir yermiş" diyemiyoruz. O kadar yıldır ucundan kıyısından geçeriz, mesela Isparta nasıl bir yerdir bilmem. Bu sene ilk defa bir turla hafta sonu Batı Karadeniz gezisine katıldık. Çok yorulduk ama çok beğendik. İnşallah devamı gelir. Çünkü memleketi tanımak lazım. Sevgilerimi gönderiyorum sana kucak, kucak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nurtenciğim çok naziksin,teşekkür ederim arkadaşım,neden olmasın,olur elbette..Biliyor musun ben de içinden geçmediğimiz şehirlere kıyamam,eşime derim ki ,hiç değilse şehir merkezinden geçelim,canlanalım,bize de bir enerji olsun,hem de görmüş oluruz,kafamızda şehrin bir fotoğrafı olur hiç değilse. diye...Haklısın süre kısa olunca o molalar zor verilir...Batı Karadenizi hiç bilmiyorum,merak da ediyorum,Riize'de görev yaptım o tarafı daha iyi biliyorum ,çocukluk hayalim her yeri gezmekti hala da var o hayalim...Benden de sevgiler..

      Sil
  3. Cok keyifle okudum. Gozlerim kursunlu camiyle senlendi ama aklima da keskek dustu. Sehidoglu konagininki ni simdi yiyemem ama yengem yapar bana belki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili benimsel ben de neredeyse 1 yıldır keşkek yemedim. Belki fazlası var. Hadi atla gel hafta sonu beraber yiyelim. Sevgiler.

      Sil
  4. Ne güzel yerlermiş. Bayıldım gemek isterdim açıkcası....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saadet Hanımcım siz gezmeyi seversiniz, bir gün muhakkak gelin derim. Sevgiler.

      Sil
  5. nurten hanım merhaba.. dikişle ilkgili bir konu bakarken buldum blogunuzu..
    ben 2005-2007 yılları arası ilk görev yerimde yani afyonda çalıştım.. (ben çalıştığım sıra adı ayyonkarahisar oldu o da ayrı :)) resimler beni alıp götürdü.. şimdi afyondan ilk gözağrımdan kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrendi
    ğim ilk şehirden öyle uzaktayım ki (gaziantep-nizip)...
    resimler bu nedenle daha da bir etkiledi beni.. keşke yine orda olsam...
    teşekkür ediyorum resimler için..
    sevgi ve saygılarımı sunuyorum..

    not: ben de acemi bir dikişseverim.. normalde öğretmenlik yapsam da asıl meslek annelik ve dikiş oldu bu aralar :) sizin gibi blog da açtım can sıkıntısından konuşacak kimsem olmamasından.. bakmanız mutlu eder beni.. http://morgenrots.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seher Öğretmenim, ben de bir ara sizin bloğa gelmişim, fotoğraflarınızı görünce hatırladım. Ama bazan kotam dolu oluyor ve yeni blog ekleyemiyorum. Eskilerden biraz silmem gerekiyor. Blogspotun eski şeklinde bu çok kolaydı. Şimdi her seferinde yeniden uzun uzun uğraşıp ekliyorum, o da olursa :) Bakayım sizi ekleyebilecek miyim? Sevgiler.

      Sil
  6. Böyle bir belgesel tadında, bir Türk filmi tadında ondan sonra bir roman tadında bir paylaşım olmuş. Ayrıca o ekmek tahtasının gurur dolu haykırışlarına hala gülüyorum. Bayıldım yeni kimliğine çok güzel olmuş. Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Funda'cığım teşekkür ediyorum yorumun için. Türk filmlerini her şeye rağmen severim ben. Tahtanın dönüşümü de hakikaten böyleydi. Hatta bir "Çirkin Ördek Yavrusu" hikayesi bile diyebiliriz. Sevgiler.

      Sil
  7. Bizim ekmek tahtası :) Başka bir ruhla seslenmiş burdan, ne güzel olmuş :) Keçe kursu deyince, normal keçe sandımdı, yani o kitap ayraçları gibi ama sanıyorum keçe iğneleme kursu bu?
    Ne güzel yerler, fotoğraflar, en bi güzeli de o sarı tonlarındaki nefis gül :)
    Sevgilerimi çok çok bıraktım, al olur mu ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esenim Canım, bizim keçe kursu acaip. Ben de hocamız "evet çocuklaaaar, bugün keçeden çiçek yapıcaaaz" diyecek ve o gün hepimiz çiçek açacağız zannetmiştim. Ama geçen seneden bir kaç arkadaş da vardı. Biz keçeden çanta keserken o daha önce başladığı şalla keçe iğneleme yapıyordu. Ben arka arkaya 3 çanta diktim, süslemeye ilham gelmeyince sonraya bıraktım. Birsel bir çanta dikti ve süsledi, bu gösterdiğim panoyu bitirdi, evinde de bir kaç ayraç yaptı, bu hafta da bebek yeleği dikti ve keçe iğneleme yaptı. Ayrıca bu hafta 2 arkadaş ıslak keçeye geçti. Hani yap desen, hepsini de yapabilirim. Kendim yapmadım ama yapanlardan öğrendim. Hocamıza da sordum "bir müfredat var mı, kafamıza göre mi takılıyoruz" diye, net bir cevap gelmedi. Gerçi ben şikayetçi değilim. Sıkılmadan kim ne yaparsa izliyorum, canım ne isterse onu yapıyorum. Tam bana göre bir kurs oldu :) Sevgilerin kucağımı doldurdu, zor kaldırdım, teşekkür ediyorum. Benden de sana sevgiler, selamlar gelsin.

      Sil