24 Nisan 2012 Salı

23 NİSAN'IN ARDINDAN, 19 MAYIS'IN ÖNÜNDEN

23 Nisanda yazı girmedim. Ama atlamadım elbette, ailenin en küçüğü canım Gülce'mi aradım sabah sabah. Okulunda program varmış. Kardeşim "tam teşekküllü muhabirimiz Cevat Kelle gibi aldık fotoğraf makinalarını kamerları, gittik birlikte, velileri almadılar, bakına bakına eve döndük" dedi:) Öğleden sonra bir daha aradım. "Gülce bugün senin bayramın, çocuk bayramın kutlu olsun" dedim. Aman nasıl mutlu oldu, keyifli keyifli, kendisini çok önemli hisseden bir ses tonuyla bana teşekkür etti. Atatürk'ümüz Allah senden razı olsun, mekanın cennet olsun. Çocukların önemi sayende arttı bu ülkede.
Az önce 80'ler dizisini izledim. Son sahneleri 23 Nisan'a ayırmışlar. Çok duygusaldı. Benim çocukluğumda evimiz, Afyonkarahisar'da milli bayramlarda geçit resmi yapılan caddeye açılan bir sokaktaydı. Valinin halkı selamlaması, konuşmalar ve şiirler esnasında okullar, askerler, sivil savunmacılar, sağlıkçılar arka arkaya cadde boyunca dizilir ve sıralarını beklerlerdi. Caddenin bizim tarafımızdaki bölümünde askerler bulunurdu. Bizde kardeşimle birlikte sürahilere su doldurur, askerlere su dağıtırdık. Gece de fener alayı yapılırdı. Esas eğlence de buydu. Yanılmıyorsam önce askerler geçerdi. Yine askeriyenin hafif motorize güçleri yavaş yavaş ilerler, askeri disiplinin ardından tiyatrovari şeyler yaşanırdı: Kamyonetlerin üzerinde esnaf odalarının hazırladığı mizansenler olurdu. Mesela et kesen kasaplar, demir döven demirciler kendi meslekleriyle ilgili birer sahne haline getirirlerdi kamyonetleri. Sağlıkçılar ise yatağa bir hasta yatırır, başı -o zamanki kıyafetleri öyle olduğu için- şapkalı hemşire elinde kocaman bir enjektörle, güya bir doktor steteskopla kamyon üzerinde geçerlerdi.
Halkın bu denli katılımı çok hoştu. Şimdi ise 19 Mayıs törenlerinin yapılmayacağını öğreniyoruz. Biz vur deyince öldüren bir milletiz. Evet bazan törenler gerçek amacını aşıyor, hatta zaman zaman öğretmenlerin çocuklar üzerindeki eziyetine falan dönüşüyor, ayrıca sınav falan filan. Ama tek sıkıntımız bu mu kalmıştı yani? Biz aynı duygulara sevinemeyeceksek, birlik ve beraberlik duygusunu yitirmişsek, nasıl çözülmeden ayakta kalabileceğiz? Herkes kendi sevincini kendisi mi yaşayacak?
Havai fişekler havada değil, bizim yüreklerimizde patlardı eskiden. Ve biz daha fazla millettik. Birbirimizi daha fazla severdik. Ya da ben küçüktüm ve (toplu sevgisizlik görmediğim için) öyle olduğunu zannederdim...

2 yorum:

  1. Ne kadar haklısın.
    Ama bu ,oyunun bir parçası zaten. Sona doğru yaklaşıyoruz.
    Bu gün görebildiğin yerden Kaleye bir bak benim için,özledim.

    YanıtlaSil
  2. Ey Türk Gençliği!

    Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




    Mustafa Kemal Atatürk
    20 Ekim 1927



    Atam her şeyi söylemiş zaten. Ben ne diyeyim ki?

    YanıtlaSil