Geçenlerde yine Bursa Kumaş Pazarı İnstagram Adresinden içinde bir kaç trikonun da bulunduğu bir alışveriş yaptım. Siyah triko ile hemen kısa ve reglan kollu bir bluz diktim. Tek renk düz kazaklar özellikle kışın son derece kurtarıcı oluyorlar. Aslında hemen alınabilir ve bulunabilir bir şey gibi duruyor ama işin gerçeği geçen sene beyaz, siyah ve krem renklerde düz bir bluz bulamadım desem inanır mısınız? Bulduklarım ya balıkçı yakaydı ki yakaları çok dardı, ya boyları çok kısaydı ki ben kendi açımdan pantolon üstünde kısa bluzu çok tehlikeli buluyorum, ya da malzemeleri çok kötüydü ki bunu da spor ve genç giyim kıyafetler satan yerlerde gördüm üstelik hiç havalı değillerdi. Ama gözüm yine dükkanlarda ve bulursam istediğim gibi bir şeyler tereddütsüz alırım. Bu sırada da kendi diktiğim bluz çok işe yaradı.

Bluzun altındaki etek ise geçen sene diktiklerimden. Daha önce hiç giymemiştim. Önceki hafta yeşilli, lacivertli ve mavili bir kolye almıştım, sırf onu kullanabilmek adına cumartesi keçe kursuna giderken giydim. Sanırım bu kış bu eteğe daha çok şans tanıyacağım. Kumaşı her mevsim giyilebilir bir şey. Etekle kolyemin uyumu ise mükemmeldi. Gerçi fotoğrafta yeşiller daha çok belli olmuş ama kolyem eteğin gece mavisine de çok yakışmıştı.
Son yaptığım puzzle bitti. Beni en çok zorlayan bu sonuncusu oldu desem inanır mısınız? Ressamın paletinde bir kaç renk varmış ve tonlarını kullanarak resmi bitirmiş bence. Renkleri ayırması işkenceye dönüştü bazan.
Şimdilik gece çekilmiş bir kaç pozum var ve elbette flaşla parladı, flaşsız kötü çıktı. En kısa zamanda dördünü de çerçeveletip duvarlarıma takmak için sabırsızlanıyorum.
Şu alttaki gibi bir şey çıktı sonuçta ortaya. Tablonun seçilebilir iki renginden biri kırmızı ve çok az kullanılmış, diğeri de ondan daha az ve iki yerde kullanılmış olan mavi. Neyse bitti artık. Uzunca bir süre bu hobi rafa kalkmıştır diyebilirim.
Bir de son zamanlarda 1900'lü yılların başında İngiltere'de geçen bir hikayenin anlatıldığı Downton Abbey diye bir dizi izliyorum internetten. İlk defa geçen sene sevgili Ruşyena'nın bloğunda bu diziden bahsetmesiyle haberdar olmuştum. O ara biraz izlemiştim. Şimdi 6. sezondayım. İngiliz aristokrasisinin sıkışıp kaldığı kurallar silsilesi, efendiler ve o zamanki modern köleler, şaşaa, debdebe, küçük insanların küçük hayatları, soylulara adanmış hayatlar... Şimdi bile bu türden ilişkiler yok mu etrafta gördüğümüz? Başkalarının hayatlarını ağızlarının suyu aka aka takip edenleri her yerde görmüyor muyuz? Sanırım bazıları "güç, erk" sahiplerine tapmaya her daim devam edecekler.
Fotoğraftaki yaşlı hanım dizideki favorilerimden Kuzen Violet. Kendisi malikanenin babaannesi. Entrikalar kraliçesi ama çok sevimli. Herkese karşı ketum, aileyi zora sokmadan durum idare etmekte üstüne yok, çok akıllı bir kadın.
Bir yerde çeviriyi yapanlar işin dozunu artırmışlar ve Kuzen Violet'e "dinime küfreden Müslüman olsa" dedirtmişler.
Bir battaniye daha ördüm iki arada bir derede. Beyaz. Ölçmedim ama 1 m2 veya biraz daha büyük olabilir." Ne yapacaksın bu kadar battaniyeyi" diye soranlara "satacağım" dedim geçenlerde.
Almak isteyen olsa kaça satılır bilmiyorum. Üstüne para vermeye kalkarsam şaşırmayın olur mu? Bu arada 8-10 tane torunum olursa çeşit çeşit battaniyelerimiz hazır, onu biliyorum :)